Araç İşletenin Sorumluluğu

Araç İşletenin Sorumluluğu

Araç işletenin sorumluluğu, trafik kazalarında meydana gelen zararların tazmini açısından önemli bir hukuki kavramdır. Türk hukuk sisteminde, araç işletenin sorumluluğu Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve Karayolları Trafik Kanunu (KTK) kapsamında düzenlenmiştir. Bu makalede, araç işletenin sorumluluğunun hukuki dayanakları, unsurları, sorumluluktan kurtulma halleri ve yargı kararları ışığında uygulama esasları detaylı şekilde incelenecektir.

1. Araç İşletenin Sorumluluğunun Hukuki Dayanakları

  • Türk Borçlar Kanunu (TBK): TBK m. 66'ya göre, Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Yine TBK m. 71' göre, önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.
  • Karayolları Trafik Kanunu (KTK): KTK m. 85'ya göre bir motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.

2. İşleten Kavramı ve Unsurları

İşleten, aracın üzerinde fiili tasarruf yetkisine sahip kişidir. İşletenin belirlenmesinde şu unsurlar dikkate alınır:

  • Fiili Tasarruf Yetkisi: Aracın kullanım ve yönetim hakkına sahip olmak. Araç sahibi olmak şart değildir; aracı uzun süreli kiralayanlar veya kullanım hakkına sahip olanlar, ortak işletenler, mülkiyeti muhafaza kaydı ile satın alanlar da işleten kabul edilebilir.
  • Ekonomik Yarar: Aracın işletilmesinden ekonomik yarar sağlamak. Ticari araç sahipleri veya taşımacılık yapan şirketler bu kapsamda değerlendirilmektedir.
  • Risk Üstlenimi: Araç kullanımıyla ilgili riskleri üstlenmek. Trafik kazaları sonucu doğabilecek hukuki ve maddi sorumlulukları üstlenmek, işletenin belirlenmesinde temel ölçütlerden biridir.

3. Araç İşletenin Sorumluluğu

  • Motorlu Araç İşletme Halinde Olmalı: Araç işletenin sorumluluğundan söz edebilmek için motorlu bir aracın işletme halinde bulunması gerekir. Motorlu araç, bir motor gücü ile kendi kendine çalışabilen araçlardır. Aracın işletme halinde olması için ise aracın trafiğe çıkartılması yeterli olup araç karayolundan çekilmedikçe işletme halinde kabul edilir.
  • Bir Zarar Meydana Gelmeli: Motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümü, sakat kalması yahut bir şeyin zarara uğraması durumunda söz konusu olacaktır.
  • Motorlu aracın işletilmesi ile zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmalı: Zararın motorlu aracın işletilmesi sonucunda ortaya çıkması, yani zararın oluşumunda işletme halinde bulunan bir aracın doğrudan yada dolaylı olarak etkisinin bulunması gerekmektedir.
  • Zarar hukuka aykırı kullanım nedeniyle meydana gelmeli: Motorlu araç işleten ihlal edilen hukuk normunun koruduğu kişilere karşı sorumludur.

4. İşletenin Sorumluluktan Kurtulma Halleri

Motorlu aracı işleten kişi, motorlu aracın işletilmesinden doğan zarardan hiçbir kusuru olmasa dahi sorumlu tutulacaktır. Ancak bu sorumluluk sınırsız da algılanmamalıdır. Motorlu araç işleten KTK m.86'daki kurtuluş kanıtlarından birisini getirerek sorumluluktan kurtulabilecektir.

İşletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için öncelikle 2 şart:

  • İşletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için öncelikle kendisinin yahut eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin herhangi bir kusurunun bulunmaması gerekir.
  • Motorlu aracın işletilmesi sırasında oluşan kazaya araçtaki bir bozukluğun sebep olmaması gerekir.

İşletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için 3 temel sebep vardır:

  • Mücbir Sebep: Doğal afetler gibi, dışsal ve öngörülemeyen olaylar sonucu meydana gelen zararlar. Örneğin, bir depremin yol açtığı trafik kazasında işletenin sorumluluğu doğmaz.
  • Zarar Görenin Ağır Kusuru: Zarar görenin tam kusurlu davranışı nedeniyle zararın meydana gelmesi. Örneğin, trafik kurallarını ihlal ederek yola aniden çıkan bir yayanın kazaya sebep olması durumunda, işletenin sorumluluğu azalabilir veya tamamen ortadan kalkabilir.
  • Üçüncü Kişinin Ağır Kusuru: İşletenin önleyemeyeceği şekilde üçüncü kişinin ağır kusuru sonucu zarar oluşması. Bu durumda 3. Kişinin eylemleri işletilen aracın illiyet bağını kesecek yoğunlukta ise araç işletenin sorumluluğuna gidilemez. Ancak 3. Kişinin illiyet bağını kesecek boyutta bir kusuru bulunmuyorsa zarardan müteselsilen ve müştereken sorumlu olacaklardır.

5. Yargı Kararlarında Araç İşletenin Sorumluluğu

  • Yargıtay Kararı- HGK., E. 2013/72 K. 2013/1558 T. 13.11.2013

Yukarıda belirtildiği üzere, araç işleteni, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabileceğine göre, meydana gelen olayda davacıların desteği sürücünün kusursuz, dava dışı araç sürücüsünün tam kusurlu olması nedeniyle, işletenin destek zararının tazmini bakımından hukuki bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Zira, kazada dava dışı araç sürücüsünün tam kusurlu olması, işletenin sorumluluğuna gidilebilmesi için gerekli olan illiyet bağını kesmiştir.

  • Yargıtay Kararı- 17. HD., E. 2018/1290 K. 2018/11376 T. 28.11.2018

Davacıların ölenin salt mirasçısı olmaları sıfatıyla değil 3. kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan zararın oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı, dolayısıyla tam kusurlu müteveffa araç sürücüsünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun davacıları etkilemeyeceği, sürücünün tam kusuru ile gerçekleşen bu kazada davacıların zarar gören 3. kişi konumunda bulunmasına göre davacıların davalıdan manevi tazminat isteyebilecekleri, manevi tazminat talebinin sigorta şirketine yöneltilemeyeceği gerçeği karşısında HGK 'nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK 'nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, HGK 'nun 16.01.2013 gün, ... Esas-2013/74 Karar sayılı ilamlarının kıyasen bu olayda da uygulanması ve manevi tazminat isteminin aracın işleteni sıfatını taşıyan davalı taraftan istenmesini engelleyen herhangi bir hükmün olmadığı gözetilerek işin esasına girilerek davacılar lehine uygun miktarda manevi tazminata hükmetmek gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

  • Yargıtay Kararı- 17. HD., E. 2016/11994 K. 2019/5592 T. 7.5.2019

İşleten, aracın trafiğe elverişli bir biçimde çıkarılmasını ve yeterli bakımının yapılmasını sağlamalıdır. Frenin veya lastiğin patlaması, rotun çıkması gibi teknik arızalar, yasanın öngördüğü anlamda mücbir sebep olarak nitelendirilemez. Araçta teknik arıza olması, mücbir sebep değil umulmayan hal olarak kabul edilebilir. Çünkü genellikle bu nitelikteki teknik arızaları önlemek ve karşı koymak mümkündür. Eğer karşı konulamıyorsa o işletme konusunda bir eksiklik hatta düzensizlik, bozukluk var ya da o konuda gerekli dikkat ve özen noksan demektir. Kusurun söz konusu olduğu hallerde, mücbir sebepten söz edilemez. İşleten kusurlu bulunmasa da araçtaki bozukluğun neden olduğu kaza sonucu oluşan zarardan sorumlu olacaktır.